15 Ağustos 2003 günü Sayın Cumhurbaşkanımız
orman vasfını kaybetmiş arazilerin satışı ile ilgili yasayı
veto etti. Bu tartışılması çok yönlü bir olaydır:
Biz bakış açımızı sergilemeden önce, bazı noktaları
açıklayalım :
1- Değil; orman vasfını kaybetmiş arazilerin satışını,
ormanların da özelleştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Gelişmiş ülkelerde Devlete ait ormanların yok denecek kadar
azaldığını duyuyoruz.
Çünkü ormancılık bazılarının sandığı gibi sadece;
yeşillik,güzel manzara değildir. Önemli gelir kaynağı olması
gereken işletmeciliktir. İşletmeciliği yaparken orman
güzelliği bozulmaması şarttır. Bu zenginliği çok iyi kullanan
Danimarka ve İskandinav ülkelerini örnek alabiliriz.
İş hayatımın ilk on iki yılında, kereste üretimi ve ticareti
ile uğraştım. Devlet işletmeciliğinde ki verimsizlik, bu
konuda da hat safhadadır.
Önce tomrukların hazırlanması; istiflenmesi, satışa sunulması;
uzun zaman almakta, tomruklar müşteriye ulaşıncaya kadar,
güneş altında çatlayıp, kalite kaybına uğramaktadır.
Hazırlama safhasında budaksız ağaçların kolay yarılıyor diye
oduna, budaklıların keresteye ayrıldığına şahit oldum.
İkinci sınıf olarak alıp; bir dostumuza sattığımız bir metre
küpe yakın, kocaman tomruğun; içinin tamamen kof çıkıp,
atölyemizin biçme işlemi sırasında, tozdan göz gözü görmez
hale geldiğini görmüş; arkadaşımıza mahçup olmuşuzdur. Yani
Devlet, bu işletmeciliği becerememektedir.
1332-1406 yılları arasında yaşamış olan İbn Haldun, Dünyanın
ilk toplum bilimcisi ve gelmiş,geçmiş toplum bilimcilerinin
hocası sayılmaktadır.Devletin işletmecilik yapmaması
gerektiğini,kadrolara yandaşların doluşmasından dolayı
gereksiz şişkinlikler olacağını,bununda verimsizlikleri
doğuracağını anlatmaktadır.
Son yirmi yılda, ithal tomruklar gelmeye başlayınca; durum
bütün çıplaklığı ile ortaya çıkmıştır. Odun olacak
malzemeleri,bize kereste diye satmışlar;ömrümüzü
törpülemişler.
Hemen söyleyelim, orman işletmeciliğinin, ormanı mahvederek
değil, ormanları ihya ederek mümkün olduğuna inananlardanız.
2- Devletimiz borç içindedir.
İsrafı önleme zorunluğu kesindir,ama borçtan kurtulmaya
yetmez.Kaynak yaratmak gerekir. Kaynak olabilecek değerlerin
tamamını,en kısa zamanda paraya çevirmek gerekmektedir.
Yirmi beş milyar dolar getireceğine inanılan bu kaynağı,
engellemek, hatta geciktirmek, ülkemize iyilik değildir.
Ancak; bu veto şans olarakta düşünülebilir:
Ülkemizin borç riskinden kurtulması önemlidir ama; deprem
riskinden kurtulması ZORUNLUDUR. O zaman elde edilecek
kaynağın ilk beş milyar dolarlık kısmının, deprem konusunu
düzenlemede kullanılması şartı getirilmeli; yıkılma riski olan
binaları yenilemede, güçlendirilmesi gereken binaları
güçlendirmede kullanılmalıdır.
Bir kısmı hibe, bir kısmı da ucuz kredi olarak düşünülebilir.
Bu olay inşaat sektörüne hız getirir ve canlanmaya başlamış
olan piyasada da güzel oluşumlar başlar.
Ayrıca bir gün başımıza binamız yıkılıp, altında kalır mıyız
?..Sakat kalır mıyız ?..
Ölür müyüz ?... endişesi içinde yaşayan insanlarımız stresten
kurtulur.
En güzel günler sizlerin olsun / İlhan ÇENESİZ
|