"07.09.2003"

 

 

SÜPER VALİ’NİN KAYBI VE KARAYOLLARIMIZ

Bulunmaz insan, bulunmaz Vali Recep Yazıcıoğlu,3 Eylül 2003 günü trafik kazası geçirdi. Hastaneden kurtuluş haberlerini ulusça, dualarla, beklememize rağmen artık kaybetmiş bulunuyoruz.
Allah’tan rahmet diliyorum.
Olay ; trafik kazaları ile ilgili görüşleri gündeme getirdi. Ve arka koltuğa emniyet kemeri konulması, yolcuların bağlaması, zorunluğunun getirilmesi ile kilitlendi kaldı.
Hep böyle oluyor. Ulusça beş problemi olan bir olayı, problemin birini çözerek ; sorunu ortadan kaldıracağımızı sanıyoruz. Başka komplikasyonların devam ettiğini görünce de şaşırıp kalıyoruz.
Seneler önce televizyon kanallarından birinde: trafik sorunları ile ilgili programı izliyorum. Konuşmacılar arasında karayolları ve trafik teşkilatlarımızdan birer temsilci var. Ayrıca prof. Dr. Sayın Rıdvan Ege’de bulunuyor ve diyor ki :
- Trafik kazası raporlarımız eksik, hatalı tutuluyor. En büyük yanlış bütün kusurları şoföre yükleyerek, kolaya kaçılması, ondan sonra olacak kazalara davetiye çıkarılması. Yol kusurları, bunların kazalardaki payları, belirtilmiyor. Amerika’daki raporlarda yol kusurları oranı yüzde dört. Bizim yollarımız, Amerika Birleşik Devletleri’nin yollarından daha mı mükemmel ?...
Bu soruya, ağlamaları gereken orada ki ilgililerin cevabı; gülerek durumu kurtarmak oluyor.
Aynı pozisyonu şimdiki kazada görüyoruz. O yerde defalarca ölümle sonuçlanan trafik kazaları olmuş. İstinat duvarının baş tarafı son derece dik, kesik baş yapılmış, ve
- Bana çarpan aracı parçalarım diye haykırıyor. Buna rağmen 4. Bölge Karayolları Müdürü sayın Kamberoğlu :
- Olay şoför’ün yorgunluğundan uykusuzluğundan olmuştur diyor !...
Türkiye’nin gözünün içine baka baka, kendi uzmanlık alanını bırakıp, bilgisi, ilgisi olmayan konuya dikkatleri çekerek, yol kusurunu örtbas etmeye çalışıyor, ama duvarda orada duruyor.
Bundan sonra, orada olacak ölümlü kazalara da davetiye çıkarmış oluyor.
Her yağmurda göller oluşan otobanlarımız, bariyerlerden; ters monte edildiği, başlangıç ve bitim parçalarının takılmadığı için; araçların kontrolden çıkıp çarpması durumunda, ok gibi saplanıp insanların ölmesine, sakat kalmasına neden olanlar var.
Yola dökülmüş asfaltın üstüne, mıcır serip üstünden geçen araçlardan, sıkıştırma uman, bu yüzden; kaporta, boya bozulmasına, cam, far kırılmasına hatta arabaların kaymasına, takla atmasına sebep olabilecek, yol yapım sisteminin; gelişmişlikten biraz nasip almış ülkede olabileceğini düşünemiyorum.
Ülkemiz bir çok konuda gelişmiş sayılır.
Burada yanlış anlaşılmaması için vurgulamak zorundayım. Şoför hataları yoktur, veya görmemezlikten gelinmelidir demiyor, başka hatalar zinciri vardır, hepsinin üstüne gitmek gerekir diyorum.

  Tokat’ın Şenyurt beldesinin, Tokat’a giden eski yol ile Tokat’tan Turhal’a giden ana yol; çok dar açı ile birleşiyor. Vaktiyle gece arabamla Tokat’tan Turhal’a geliyorum. Dar açılı birleşme noktasına yaklaştım. Önümde yabancı plakalı iki tır gidiyor. Öndeki tır dar açılı tali yolda bekleyen, farları açık arabayı, ana yolda bekliyor sandı, süratle , o dar yola saptı. Olabilecek facia ucuz atlatıldı.
Tali yolun birleşme noktasına yüz metre kadar geride, iki yolu birbirine dik bağlantı yapan yol var. O bağlantı kullanılsa böyle bu olay olmayacak.
Durumu, ilgili, ilgisiz, bir çok kimseye anlattım. Olumlu sonucu alamadım. Şimdi orada duble yol çalışması var. Problem kendiliğinden çözülecek. Fakat Türkiye’nin bir çok yollarında, buna benzer, ana yolla birleşme noktaları var. Düzeltilmesi zor olmayan bir durum. İlgililerin dikkatini çekmek gerekiyor.
Çok problemli bir konuyu, bende bir tanesini çözmek, kimsenin yaklaşmak istemediği sahayı irdelemek istedim. Şoförler cemiyetine bu konuda çok iş düşüyor. Vatandaşlarımız artık, uyarı, şikayet etmek gibi görevleri olduğunu, bunları yapmadıkları takdirde, vatandaşlık görevini yerine getirmediklerinden, vebal altında kalacaklarını kabul etmeliler.




                                   Kazasız , belasız , En güzel günler sizlerin olsun /  İlhan ÇENESİZ

 

 

All rights reserved. Her hakkı saklıdır. Copyright © 2004-2005