"12.10.2003"

 

EL FENERİ VE FRANSA’DAKİ MÜFLİS SANAYİCİMİZ

 

Dün geceden beri elimde Çin yapısı bir el feneri var işportadan bir milyon liraya alınmış. İşportacıya gelinceye kadar en az iki el değiştirmiş olması lazım yani Türkiye’ye girişi altı yüz bin liranın altında.
Tarttım 170 gram geldi. Şarj ediliyor pil masrafı yok, ışığı uzağa yakına ayarlanabiliyor. Yan tarafında ikinci ampülü var, masa üstüne dik koyduğunuz zaman okuma yapabiliyorsunuz. Ayrıca pusulası var. Yön tayin yapabiliyorsunuz. Şekli ve renkleri son derece şık.
Böyle bir şeyin Türkiye’de üç milyon liradan aşağı üretilebileceğini sanmıyorum.
El fenerini evirip çevirdikçe sanayiciliği seçmiş olanlara acımaya; başladım. İnsanın böyle bir konuda üretimi olsa; ülkemize elini kolunu sallayarak giren damping malları damping mallar karşısında; kısa zamanda iflas bayrağını çeker.
Eskiden beri züccaciye ticareti ile uğraşan bir tanışımız var. Geçenlerde mağzasına girdiğimde kendimi Çin’de sandım.
- Ne kadar iyi. Memlekete ucuzluk geliyor; diye düşünenler çoğunluktadır ama, bunun acısı geçen zaman içinde ortaya çıkacaktır.
En çarpıcı örneklerden biri şeker konusudur. Türkiye şekeri pancardan üretmek zorunda olduğundan pahalı mal ediyor. Pahalı şeker yiyor. Buna rağmen pancar üreticisi memnun değil. Yeterli parayı kazanamıyor. Şeker kamışı ile yapılan üretim son derece ucuza elde ediliyor ve konusunda Dünyaya hakim oluyor. Türkiye’nin ucuz şeker tüketimi için, şeker pancarı üretiminden ve şeker pancarından üretilen şekerden vazgeçmesi düşünülemez. Ülkemizde buna benzer pahalı mal edilmesine rağmen feza edilmeyecek iş kolları vardır.Korunmaları da gerekir.
Amerika Birleşik Devletlerinden tekstilimize konan kotanın çoğaltılması için uğraşırken, ülkemize yol geçen hanına girer gibi, gerekli olduğu şüpheli malların yurdumuza girişinin düzene sokulması lazım.
El fenerine baktıkça bir taraftan sanayicilerimiz adına endişelenirken, bir taraftan da yükte ağır, pahada hafif tuğla kiremit işi ile uğraştığımıza şükretmeye başladım. Hiç olmazsa Çinliler tarafından vurulma riskimiz yok.
Cumartesi gecesini böyle karmaşık duygular içinde, sanayiler adına endişelenerek geçirdim. Sabah, hürriyet gazetesinin 12 Ekim Pazar sayısını elime aldığımda, ilk sahifede:
<< Bir zamanların sütyen Kralı Cüneyt Ayral, iflas edince Nice’e yerleşti. Ayral şimdi 12 yaşındaki oğluyla Fransız pazarlarında, Fransızca ‘’ikizlere takke’’ diye bağırarak sütyen ve don satıyor.>> yazdığını görmem mi ?
Sanayicimiz adına endişelenmekte haklı olduğumu anladığınızı sanıyorum.

 

En güzel günler sizlerin olsun /  İlhan ÇENESİZ

 

All rights reserved. Her hakkı saklıdır. Copyright © 2004-2005